Fildişi kulemiz misturi…
Silah kuşanılan bir miskinler tekkesi…
İçinden hakikati aramak gibi bir derdi olan heykeltıraşların keski seslerinin geldiği atelye misturi…
Yanıldığını da kabul eden ve bu kabulle yeni bir hakikatin fethiyle zenginleşen bir entelektüel tecessüs ve bir entelektüel nâmus misturi…
Keşişlerin kara cüppelerinin içinde memleketimize giren maddeciliğe karşı bir şahlanışın adı olan Ahmet Mithat’ın hazine sandığı misturi…
Akifîn imânı, Enver’in cesâreti ve ahlâkı, Mustafa Kemâl'in zekâ ve kararlılığı, İkbâl’n zifirî aydınlatan ışığı ve Cemil Meriç’in hakikat tecessüsü, münevver nâmusu, hiçbir kiliseye ait olmayan yalnızlığı ve kanaviçeleri misturi…
Bu ülke sevdâsı misturi ve bu ülke sevdâlılarının kırkıncı odası misturi…
Bir adanmışlık hikâyesinin kahramanlarının genç sâlâlarının mazgal deliklerinden sızan umutlarının ve hayallerinin kırk atlas bohçaya sarılmış sandığı misturi...
Birikmiş sözlerin, umutların, tasavvurların, sorgulamaların, yüzleşmelerin aynası misturi...
Geleceğe taşınacak hayallerin sözcüsü misturi...
Kırk yıllık adanmışlık tarihimizi istikbâle sâbitleyecek köprü misturi...
'Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası' inanmışlığının tenezzülsüz ve mâsum ülkesi misturi...
Hülâsaa burası misturi,
içinde:
Ne ararsan bulunur, derde devâdan gayrı...