"Mü'min kadınlara söyle: Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tövbe edin ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!" (Nur, 31. Ayet)
Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mahiyetinde şöyle dedi:
"Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir."
Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti.
Bunun üzerine O şöyle dedi:
"Nur Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157)
Günümüz kadını birçok dış tesirin hücumu altındadır. Medya, çevre ve nefsinin taarruzları karşısında, sağlam bir kalp yapısı bulunmayan Müslümanın, inandığı değerlerinin yara alması kaçınılmazdır. Kalpte başlayan bu hastalıklar daha sonra dışına da tesir ederek "ne yapalım, zaman bunu gerektiriyor, Allah affeder" aldatmacasına kadınları sığındırmakta ve İslâm'ın emirlerini ihlal ettirmektedir.
Her geçen yıl tesettür hususunda zaafların arttığına şahit olmaktayız. Yıllar önce hiç rastlamadığımız veya bu bir tesettür şekli diyemeyeceğimiz elbiseler, şimdilerde bizlere gayet normal gelmektedir. Yarım pardösüler, ince çoraplar, boyundan bağlanmış sıkı başörtüler, önü açık pardösüler...
Her yıl yeni icatlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlarda en büyük mesuliyet, defileler düzenleyerek tesettür giyimine ticârî noktadan yaklaşan bazı büyük mağazalar ve bunları giyerek emsâl olan hanımlardır.
Şu da unutulmamalıdır ki, insanın güzelliği dışından ziyade, ruh güzelliği iledir. Neticede dış güzellik, bir gün yok olacak; ama hayâ, iman ve takva güzelliği ebediyen bizimle kalacaktır. Bu yüzden sadece dış güzelliğe ihtimam göstererek, iç güzelliğinizi ihmal etmemeniz lazımdır. Evlenirken bile Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz, "Kadın dört şeyi için nikâhlanır: Malı, güzelliği, soyu ve dini için. Sen dindar olanını tercih et..." buyurarak, size asıl güzelliğinizin merkezini işaret etmişlerdir. Rabbimiz de yarın kıyamette sizlere dış güzelliğinizden değil, dininizi ne ölçüde yaşayıp yaşayamadığınız hususunda, hesaba çekecektir.
Tabii ki, temiz ve uyumlu şekilde giyinmek şiârımız olacaktır. Bu, zaten dinimizin de emridir. Ama bir Müslüman, birçok işinde olması gerektiği gibi orta yolu kaybetmemelidir. Dinimizin emirlerini çiğnemek pahasına "gösterişli" giyinerek, dikkat çekme yanlışlığına düşmemelidir. Sizi gören insanlar, sizde İslam'ı görmeli ve takdir etmelidirler.
Kur’an-ı Kerîm'de Allah, sınırlarını koruyan, iffetine dikkat eden kadınların, ahirette daha güzeliyle mükâfatlandırılacağı ifade edilmektedir. Ayetlerde mü’min kadına birer nimet ve mükâfat olarak, cennette atlastan işlenmiş elbiseler, ipekler, inci, altın ve gümüş ziynetlerden bahsedilmektedir. Rabbimiz cennetteki bu nimetleri, sâliha mümin kadınlara vâat etmektedir.
Ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allah Rasul’ünün şu hadis-i şerifleri, bilhassa bugünler için çok ikaz edicidir.
"Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52)
"Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35)
"Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61)
Ey Müslüman Kadın,
Sen sabrınla bir Asiye, iffetinle bir Meryem, tevekkülünle bir Hacer, cömertliğinle bir Hatice, ilminle bir Ayşe, cihadınla bir Fatıma ol, Müslüman bir kız, Müslüman bir eş, Müslüman bir anne ol...
Unutma sakın! Toplumun ıslahı da, fesadı da senin elinde..!
Allah (c.c.), kız kardeşlerime ve ablalarıma tesettürü tüm benliğiyle idrak etmeyi nasip eylesin...